Sızlanmak Çare Değil
Açlık nefis kirletir körelmişse düşünce,
Görünen iştah açar akıl zerde kaldıkça.
Kul kendine gelmeli dert közle birleşince,
Bu kıssa örnek olsun hisse serde kaldıkça.
Susuz kuyunun ağzı tahta ile gizlenir,
Toprak tutan kapakta taze ot filizlenir,
Boy veren taze çimen bir eşekçe izlenir,
Vuslat uzun yol alır ot da kurda kaldıkça.
Gün olur özgür kalır durur mu dört ayaklı?
Sanki duyar gibiyim; ‘Belki de eşek haklı’.
Çatırdarken tahtalar korkudan şaşar aklı,
Kurtulmaya bir ümit tutup yarda kaldıkça.
Saatlerce anırıp ölümüne ter döker,
Yaralı can ümitsiz çaresiz yere çöker,
Görünce sahibini melül boynunu büker,
Yutar adamı telaş; ‘Ölür burda kaldıkça’.
Toplanır konu komşu didiniş puslar yürek,
Aldıkları son karar; hayvanı gömmek gerek.
Çevredeki toprağı atarlar kürek kürek,
Yüklenir inadına eşek zorda kaldıkça.
Her gelene silkinir ne varsa döker yere,
Yükselir toprak ile karşı durur hedere,
Hayret eder köylüler; değişmeyen kadere.
İnanç, gönlün merhemi, özün nurda kaldıkça.
Bu sadece bir masal anlamazsan ver yele,
Hayat bazen abanır acımaz, döker sele,
Bence silkinmek gerek kuyuda olsak bile,
Sızlanmak çare değil insan darda kaldıkça.
15.02.2008
Osman Öcal